Bu en zorudur. Yaşamın içinde devam edegelen her durumda, zamansız olabilmek.
Eski
bilinç sana kendi zorunluluk anlayışını dayatır. Oysa sen özgür olmak,
kanatlarınla rüzgârlar yaratmak, gezgin olmak istersin.
Bir
sebebe - nedene dayalı hayatı terk etmeyi seçmişsindir. Oysa çevren,
sevdiklerin, hayatın gerekliliği dediğin ödemelerin, hala etrafında, o
aman vermez dansı devam ettirmektedirler.
Öyleyse ne
yapacaksın, nasıl olacakta sen tüm bunların arasında, altında ya da
yanında dururken, kendin olan o tanrısal Meleği deneyimleyeceksin.
Çok kolay, bu çok kolay:))
Bir
yerden, bir biçimde kendini sevmeye başlayacaksın. Tüm bu var olan
kargaşa ya da kasvetli hayatta kalma mücadelesi ile hiç ilgi kumadan,
olanları kendini sevmenin testi ya da ölçüsü haline getirmeden.
Kendini
sevme seçimi yapacaksın. Oturacaksın ve neye mal olursa olsun, unutulan
bir randevu, yanan bir yemek, fırçalamayı unuttuğun dişlerin gibi...
Kendini sevmeye zaman ayıracaksın.
Gerçekten de eski
bilincin sende nasıl yer ettiğini, kendi kalıplarına, önermelerine ve
inançlarına seni nasıl ortak ettiğini sanıyorsun. O bunu sadece tekrarla
yaptı. Sadece tekrarla. O sihirlidir. Tekrar sihirlidir. Bunu zaten
biliyorsun. Şimdi onu sen yönetiyor olacaksın.
Günde 5
dakika, günde 10 dakika hiç bir nedene bağlı olmayan sevgi. Bunu
deneyimlemek, kendinle dans etmek, bedenini onurlandırmak, ne kadar
aptal ya da kötü olduğunu düşünürsen düşün; Yeryüzündeki ayak sesini
dinlemek, hissetmek istemez misin?
Burada oluşunu, bir ölçüye bağlı olmadan kutlamak istemez misin? Öyleyse;
Her
gün, bir ara “Dur”. Elinde ya da zihninde ne varsa bırak. Olduğun yere
otur. Derin nefesler alarak, etrafı, yaşamı, Dünya'yı dinle. Tüm içsel
gürültünün ardında var olan, o kutsal sessizliğin gelip sana dokunmasına
izin ver. Bir şey hissetmesen bile. Bu önemli değil. Çünkü sen böylece
tüm evrene ve kendi evrenine çağrıda bulunmuş olursun. Dersin ki; "Ben
buradayım ve bunu Biliyorum." Bu başlangıçtır, bu sondur. " Ben, şimdi
Ben'i Biliyorum"
Bu anlar işte, senin kim olduğunun gerçek
yansımasıdır. Aslında yansıması bile değil. Tam olarak onun organiğinin
ucudur. Gerçeğe, kendine dokunuşundur.
O sessizlikte ya
da var olan tüm kargaşanın gözleminde kendini sevmeyi isteyebilirsin.
Kısa bir an için olsa bile. Bilineni durduğunda o kısa anlar, bil ki
zamansızlığın mucizesini taşır. O kısa An’lar seni kendi okyanusuna
taşır.
Her şey sanılanın aksine çok kolay, sade ve
beklenilmeyecek kadar da şaşırtıcıdır. Tekrara bir süreliğine güvene
bilir misin? Hiç kural ve beklenti koymadan. Sadece isteyerek. Onun sana
geleceğine her ne kadar hiç bir şey olmuyormuş gibi görünse de buna
güven bilir misin?
Öyleyse şimdi “Dur”. Gözünü kapat ve
ellerini yüzüne götür. Birkaç dakika bile olsa kendine sanki bir başkası
dokunuyormuş gibi dokun. Bırak hislerin ve üstü örtülü duyguların sana
geri gelsin. Bırak bedenin seninle birlikte olma deneyimini
massetsin-içine emsin. Bırak senin varlığının güvenindeki bedenin bunca
yıldır taşıya geldiği ağırlıkları serbest bıraksın.
Sadece
ona dokun. Beklentisizce. Yönetmeden. Öylesine. Faturaların, seni
bekleyen işlerinin, eski düzenin çalar saatlerinin arasında otur ve
kendine dokun. O çalar saatleri bir süreliğine kendin için kur. Ne
kaybedeceksin. Zaten “ –meli -malı “ ların dünyasında sıkışıp kalmış
olan yaşamın biraz da kendisi için bir şeyler yapsın.
Çocukken
hiç bilmediğin bir dili kullanmayı, o dilin incelikleri içinde yüzmeyi,
ifade etmeyi öğrendin. Ve başlangıçta, çok sonrasındaki yeterliliğin ve
olacak olanlar hakkında hiçbir fikrin yoktu. Sen tekrar ettikçe,
dikkatini verdikçe o yeteneğin; doğallıkla ve kendiliğinden gelişti.
Yaşam buldu. İfade buldu.
Şimdi de olacak olan bu. Kolaylıkla, biraz zamanla; ama kendiliğinden, büyüleyici, beklenmedik.
Öyleyse
kendine durma iznini ver. Hiç bir şey için. Yargısızca. Kendinle
olmanın tadı için. Ruh’un belirişi için. O beliriş sendin. Şimdi o
Beliriş; artarak, akarak, yoğunlaşarak yepyeni bir İnsanı yaratmak
istiyor. Tanrısal-İnsan. Gerçek Sen. Uykuda olan sen uyanmak istiyor.
Tüm o rüyaların arasında kısa bir anlığına duramaz mısın? Seslerin
içindeki sessizliğe, o sessizliğin sesine izin veremez misin?
Böylece,
Yeni Zamanlarda, yeni yaratımlar, yeni coşkular, deneyimlenmemiş sonsuz
sayı da potansiyeller seni bekliyor. Günde birkaç dakika durarak ve
onun, onların sana gelişine izin vererek zamanı kendi lehine çevirerek,
kendini yeniden yaratabilirsin. Bunu istiyor musun?
Öyleyse olsun :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder