Yuvadan ayrılış
Hep kalbimizde kayıp bir anı gibi hissettiğimiz, ve hep dönmek istediğimiz bir’lik hali…
Yuva,
kaynak, anne/baba yaratıcı, birlik…adına ne demek isterseniz, ben bunu
kendi deneyimlerimden ve kendi perspektifimden paylaşmak istiyorum.
Çünkü her birimiz bir’liğin bireysel ifadeleriyiz, ve her birimiz bu
deneyimi kendi penceresinden izledi, deneyimledi. Ve benim
paylaştıklarımda kendi deneyimim ve perspektifimdir.
Birlik
olduğumuz bilinç halinde enerji nötrdü, birlik bilinci, siz olan ben
olan ve varolan her şeyin bir olduğu, birbirinden hiç ayrı olmadığı
birlik hali. Ve birlik kendini bilmek istedi, birlik bilinci varoluşunu
bilmek, deneyimlemek ve kendini izlemek istedi. Bu; yuvada, birlikte,
kaynakta..nötr halde olan enerjiyi aktive etti. İlk soru “ben kimim”di.
birlik bilincinin kendini bilmek ve izlemek isteğine hizmet eden enerji
ikiye bölündü önce, enerjinin özündeki ilk parçalanma dişil ve eril
olarak ikiye ayrıldı. Ve birlik o anda bu iki enerjide kendi yansımasını
gördü, dişil enerjiden eril enerjiye, eril enerjiden de dişil enerji
olan parçasına/veçhesine baktı. Ve kendine aşık oldu.
Bu iki enerji önce
aşkla, hissedilen güçlü çekimle bir araya doğru çekildiler, ve
birleştiler, işte o anda diğer enerjiler yaratılmaya başladı, sevinç,
mutluluk…bir aşk anında hissettiklerinizin tümü…enerjinin doğası gereği,
enerji birbirini çektikten sonra hızla itti, ve birliğin bireysel forma
girmiş ifadeleri, dişil forma girmis ve eril forma girmiş ifadeler bir
enerji patlamasıyla kendilerini bir enerji formunun içinde ve uzay
boşlukta buluverdiler. İşte öykümüz de burada başladı. Her bir varlığın
içinde bu birleşmenin eşsiz güzelliğine dair bir anı, ve sonra ayrılığın
acısı, suçluluk duygusu, nerede yanlış yaptığının sorgusu, bu tohum
anılar kazılıdır. Ayrı düştüğümüz yuvayı bulmak için yaptığımız yolculuk
bizi yuvadan ayrılıştan simdi anına kadar getirdi. Ve hep o soruyu
sorduk, ben kimim?
Ben kimim?
Ben kimim sorusu
yuvada ilk enerji hareketini başlatan enerjidir. Enerji potansiyellerini
yaratır. Arayışı getirir, ve arayış size yeni yeni deneyimler olarak
geri döner. Taa ki artık bundan yorgun düşünceye kadar. Kim olduğunuzu
aramaya devam ettiğiniz müddetçe, enerjinin doğası gereği, kendinizi;
siz olan bilincinizi parçalara ayırırsınız. Yuvadan ayrılış deneyimi
gibi…ve bilincinizin parçalanmış olan o parçaları, size tekrar tekrar
geri gelirler, ve sizde kim olduğunuzun bir farkındalığını daha
kucaklamış olursunuz. Simdi bu satırları okuyor olduğunuza göre artık
bunun ötesine geçmeyi seçmiş olduğunuz çok açık. Siz kim olduğunuzu
bildiniz, siz birlik olan kaynağın, yaratıcının insan formundaki bir
ifadesiniz. Siz O’sunuz, ancak bireysel bir kimliğe, bir ruh imzasına
sahipsiniz. Siz bir bilinçsiniz, ancak bir enerji imzanız var. Kısaca
siz yaratıcısınız.
Bu noktada hala kim olduğunuzu aramaya
devam etmek, bundan sonrasında size sadece tutkularınızı yitirdiğiniz,
yaşamdan eski keyfi alamadığınız, sanki aynı çarkın içinde dönüp
durmaktan öteye gidemediğiniz hissini verecektir.
Çünkü;
Birlik
1.çemberdi, ve enerji hareketiyle birlikte bir’liğin bireysel ifadeleri
olarak uzay boşluğa fırladık. Ve yuvadan bizimle birlikte nötr olan
enerjiden bir kısmıda uzay boşluğa geçti. Şimdi buna Alan diyoruz. Ve
ikinci çember oluştu. İkinci çember dualiteydi, kutupsallıktı. Kendimizi
bilmek için bölünmüş enerjilerde yansımamızı görerek deneyimler
yaşadık. Dualitik enerjide her şeyin bir kutbu vardır, bir zıdda
sahiptir, bildiğiniz gibi. Ve sürecimizde biz yavaş yavaş enerjileri
birleştirmeye başladık. iyi yada kötü olmadığını bildik, doğru yada
yanlış olmadığını bildik…bunların tümü özünde nötr olan, yani bir olan
bir enerjinin iki farklı yansımasıdır, ve ışık ve karanlık yoktur,aynı
enerjinin iki farklı kutbu, yansımasıdır.
Bir varlık sürekli karanlık
enerji kutbuyla çalışır ve bu enerjiye odaklanırsa kendi içinde
dengesizlik yaratır. Bu daha anlaşılır bir kavram. Ancak bir varlık
sadece ışık enerjisiyle çalışır ve bu kutba odaklanırsa, yine aynı
şekilde kendi içinde dengesizlik yaratır. Yani dengesizlik sadece
karanlık enerjide olmaz, ışık enerjisinde sürekli olarak çalışmakta
dengesizlik yaratacaktır. Bu söylemiş olduğum bir çok ışıkişçisi
tarafından, sevgi, birlik, ve barış gelmesi için, sevginin sadece ışık
olduğunundan yola çıkarak ışığın savaşçısı olduğunu savunan, ve bu
yüzdende sürekli ışık enerjisiyle çalışanlara meydan okuyucu gelecektir.
Ama sormak istiyorum, sadece ışıkla çalışmak, ışık adına savaşmak,
karanlığı alt etmeye çalışmak sizi içinizdeki dengeye getirdi mi?
Getiremez. Çünkü bir enerjinin tarafı olup diğer tarafla savaştığınız
her seferinde içinizdeki dualiteyi güçlendirirsiniz, ve bu sizi dengeden
çıkartır.
Işığın ve karanlığın özü birdir. Bu enerjinin
en temel prensibidir. Karanlık ışığın ortaya çıkmasını sağlayan
enerjidir, ve saf sevgi bilincinde ikisi de bir kaynaktan gelmiş
enerjinin iki yansımasıdır. Karanlıkla savaşmayı bırakın, o sizi
yenecektir.
Ve yapmış olduğumuz yolculuk bizi dünya deneyimine getirdi, nasıl?
Yuvadan
ayrılışta bizimle birlikte nötr olan o enerjinin de bir kısmının
geldiğini söylemiştik, ve buna Alan dediğimizi…uzay boşlukta, eterde,
bizler, tümolanın içindeki tüm varlıklar yuvaya geri dönmek istiyorduk, o
sevgi dolu birlik haline…ve bunun için birbirimizden enerji çalarsak bu
enerjiyle belki yuvaya dönebiliriz sandık, ve cok bir çok savaşlar
yaptık. Ve bir noktada alan dediğimiz bu enerji durma noktasına geldik,
artık enerjinin içinden geçemiyorduk,enerji bir yoğunluk haline gelmeye
başlamıştı, ve eterde şeyler çok hızlı olduğu için yarattığımız
etkilerin sonuçlarını da göremiyorduk, ve burada 144.000 ruhsal ailenin
lider ve yönetenlerinin katıldığı bir toplantı yapıldı. Ortaya atılan
fikir maddeye inmekti, çünkü madde çok yavaş titreşiyordu, ve planlanan
şey, bir anlamda filmi geri sarıp yeniden izlemekti. Enerjiyi durma
noktasına getiren sebebi bulmak içindi.
Ve madde deneyiminde
bedenlenen melekler olarak dualitede yarattığımız tüm etkileri
deneyimlemeye başladık, bir grup varlık maddeye/bedene indi, bir grup
varlık da eterde kalarak destek vermeyi seçti.
Veçhe nedir?
Veçhe
yuvadan ayrılıştan şimdi anına kadar yaratmış olduğumuz tüm
parçalarımızdır ve Yuvadan ayrılış/ateş duvarı deneyimiyle parçalanmış
olan bilincimiz tüm parcaları…ve dünya üzerinde yaşadığımız tüm
yaşamlarda yaratmış olduğumuz geçmiş yaşamlarımızdır. Şimdi bunlara
geçmiş yaşamlar demek de ilginç olacaktır. Çünkü bizler çok boyutlu ve
kuantum halindeyizdir, ve tüm o geçmiş yaşamlar simdi anında bizimle
etkileşim halindedir.
Sizi ele alalım, siz insan olan veçhe, ruhu
taşıyansınız. Ruhunuzun yarattığı diger veçheler ruha sahip değildir
artık, onlar birer enerjidir, kendi kimlikleri içindedirler, ama bir
ruha yani yaratma yetisine sahip değildirler. Ancak bu enerjiler sizinle
birlikte sanki hareket eder, ve siz dünya deneyimine doğduğunuzda size
çekilirler. Bunları bazen yabancı varlık olarak bile algılayabilirsiniz,
oysa sizin veçhelerinizdir.
Onlar size neden çekilirler, çünkü
özgürleşmek istiyorlardır. Sebebini bilemediğiniz bir korku olarak
gelirler, endişe olarak gelirler, içinizde inatçı bir kimlik olarak
ortaya çıkabilirler, neden öyle davrandığınızı anlayamadığınız ama sanki
bazı zamanlarda içinizden kükreyerek çıkan bir davranış olarak
gelirler…ve siz kendinizi bilme/bulma yolunuzda ilerlerken en hisleriniz
ve farkındalığınız çok genişler, ve hissetmeye başlarsınız. İçinizdeki
bu pek çok sizleri yani veçheleri hissetmeye ve fark etmeye başlarsınız.
Tek bir siz olmadığınızı, içinizde bambaşka sizler olduğunu.
Ve
yapacağımız onları size davet etmektir. Size gelirler çünkü ruhu taşıyan
sizsiniz, yani yuva sizsiniz, ve onlar yuvaya gelmek istiyor. Bu ruhun
bütünlenmesini getirir, parçalanmış olan tüm parçaların birleşmesi…artık
ben kimim sorusuyla yuvadan ayrılışla başlayan arayışın son bulması, ve
BEN BEN’İM’ in sözcüklerin ve kavramların ötesinde bilişiyle yaşamak..
Ve
BEN BEN’İM üçüncü çemberdir.
Yaratıcı olduğunu bilen varlığın
dualitenin sınırlarının ötesine geçmesi, zihnin ötesine geçmesi, ve
sonsuz yaratma gücüyle deneyimlemesi.
Dualitenin, zihnin ötesine,
kendi üçüncü çemberinize giden yolculuğa, hoş geldiniz. İllüzyonun
ötesine geçmeye, ve kendinizi bir yaratıcı olarak gerçekten bilmeye
hazır mısınız?
Bu soruyu kendinize cevaplamalısınız. Çünkü
gerçekte ne olduğunuzu tam anlamıyla bilmek için, olduğunuzu sandığınız
tüm şeyleri bırakmanız gerekir, ve bu da değişim demektir. Yaşamınızda
ne tür değişimlerin olacağını bilemem. Ama olduğunuzu sandığınız şeyler
yaşamınızdan giderken, bunun bir değişimin sonucu olduğunu bilirim, ve
insan veçhenin bazen şaşırdığını, korktuğunu çok çok iyi bilirim.
Bir
melek, yada perdenin öbür tarafından kanallık yapan bir varlık size
sadece "sen olduğunu sandığın şeyler yaşamından çekilirken korkma, ve
güven duy" diyebilir. Daha fazlasını söylemesi özgür seçim gereği, insan
varlığın seçimlerine müdahale etmemesi gereği uygun değildir, ama ben
perdenin öbür tarafında olan bir melek değilim, ben bir insan meleğim,
insan olmanın ve sürecinde hayatından çekilenleri izlemenin ne olduğunu
iyi bilirim ve zaman zaman sürece lanet edip, bunları hiç bilmemiş
olmayı bile dilediğim zamanları iyi bilirim. Bazı enerjiler dönüşürken
beraberinde acıları, korkuları, endişeleri getirdiğini iyi bilirim.
Ve
bir insan olduğum için, süreci yaşadığım için, dibe vurmanın ne olduğunu
bildiğim için size kalbimin tüm sevgisiyle söyleyebilirim ki, devam
edin, süreçte gidenler sadece kim olduğunuzu sandıklarınız olacak,
sadece illüzyon dağılacak. Ve bazen bu illüzyon sizin çok inandığınız,
siz olduğundan süphe bile duymadığınız kimliğinizin en tutunduğunuz
öyküleri olacak. Ama bıraktığınızda kendinizi özünüzle bilmenin
muhteşemliği size gelecek.
Yazdıklarımın enerjisi
kalbinizde hissettiklerinizle örtüşüyorsa, ve takıldığınız noktalar
olduğunu hissediyorsanız, ve içinizden benimle iletişim kurmak isteyen
tanıdık bir his yükseliyorsa, bu belki de birbirini geçmiş yaşamlardan
tanıyan iki kadim dost olduğumuz içindir, bu yaşamda da kalbimin
kapıları sana açık kadim dost…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder