16 Şubat 2012 Perşembe

Ben Kimim, Yuvadan ayrılış, Işık& Karanlık ve Veçhe nedir üzerine bir paylaşım...





Yuvadan ayrılış

Hep kalbimizde kayıp bir anı gibi hissettiğimiz, ve hep dönmek istediğimiz bir’lik hali…
Yuva, kaynak, anne/baba yaratıcı, birlik…adına ne demek isterseniz, ben bunu kendi deneyimlerimden ve kendi perspektifimden paylaşmak istiyorum. Çünkü her birimiz bir’liğin bireysel ifadeleriyiz, ve her birimiz bu deneyimi kendi penceresinden izledi, deneyimledi. Ve benim paylaştıklarımda kendi deneyimim ve perspektifimdir.

Birlik olduğumuz bilinç halinde enerji nötrdü, birlik bilinci, siz olan ben olan ve varolan her şeyin bir olduğu, birbirinden hiç ayrı olmadığı birlik hali. Ve birlik kendini bilmek istedi, birlik bilinci varoluşunu bilmek, deneyimlemek ve kendini izlemek istedi. Bu; yuvada, birlikte, kaynakta..nötr halde olan enerjiyi aktive etti. İlk soru “ben kimim”di. birlik bilincinin kendini bilmek ve izlemek isteğine hizmet eden enerji ikiye bölündü önce, enerjinin özündeki ilk parçalanma dişil ve eril olarak ikiye ayrıldı. Ve birlik o anda bu iki enerjide kendi yansımasını gördü, dişil enerjiden eril enerjiye, eril enerjiden de dişil enerji olan parçasına/veçhesine baktı. Ve kendine aşık oldu.


Bu iki enerji önce aşkla, hissedilen güçlü çekimle bir araya doğru çekildiler, ve birleştiler, işte o anda diğer enerjiler yaratılmaya başladı, sevinç, mutluluk…bir aşk anında hissettiklerinizin tümü…enerjinin doğası gereği, enerji birbirini çektikten sonra hızla itti, ve birliğin bireysel forma girmiş ifadeleri, dişil forma girmis ve eril forma girmiş ifadeler bir enerji patlamasıyla kendilerini bir enerji formunun içinde ve uzay boşlukta buluverdiler. İşte öykümüz de burada başladı. Her bir varlığın içinde bu birleşmenin eşsiz güzelliğine dair bir anı, ve sonra ayrılığın acısı, suçluluk duygusu, nerede yanlış yaptığının sorgusu, bu tohum anılar kazılıdır. Ayrı düştüğümüz yuvayı bulmak için yaptığımız yolculuk bizi yuvadan ayrılıştan simdi anına kadar getirdi. Ve hep o soruyu sorduk, ben kimim?

Ben kimim?

Ben kimim sorusu yuvada ilk enerji hareketini başlatan enerjidir. Enerji potansiyellerini yaratır. Arayışı getirir, ve arayış size yeni yeni deneyimler olarak geri döner. Taa ki artık bundan yorgun düşünceye kadar. Kim olduğunuzu aramaya devam ettiğiniz müddetçe, enerjinin doğası gereği, kendinizi; siz olan bilincinizi parçalara ayırırsınız. Yuvadan ayrılış deneyimi gibi…ve bilincinizin parçalanmış olan o parçaları, size tekrar tekrar geri gelirler, ve sizde kim olduğunuzun bir farkındalığını daha kucaklamış olursunuz. Simdi bu satırları okuyor olduğunuza göre artık bunun ötesine geçmeyi seçmiş olduğunuz çok açık. Siz kim olduğunuzu bildiniz, siz birlik olan kaynağın, yaratıcının insan formundaki bir ifadesiniz. Siz O’sunuz, ancak bireysel bir kimliğe, bir ruh imzasına sahipsiniz. Siz bir bilinçsiniz, ancak bir enerji imzanız var. Kısaca siz yaratıcısınız.

Bu noktada hala kim olduğunuzu aramaya devam etmek, bundan sonrasında size sadece tutkularınızı yitirdiğiniz, yaşamdan eski keyfi alamadığınız, sanki aynı çarkın içinde dönüp durmaktan öteye gidemediğiniz hissini verecektir.

Çünkü;

Birlik 1.çemberdi, ve enerji hareketiyle birlikte bir’liğin bireysel ifadeleri olarak uzay boşluğa fırladık. Ve yuvadan bizimle birlikte nötr olan enerjiden bir kısmıda uzay boşluğa geçti. Şimdi buna Alan diyoruz. Ve ikinci çember oluştu. İkinci çember dualiteydi, kutupsallıktı. Kendimizi bilmek için bölünmüş enerjilerde yansımamızı görerek deneyimler yaşadık. Dualitik enerjide her şeyin bir kutbu vardır, bir zıdda sahiptir, bildiğiniz gibi. Ve sürecimizde biz yavaş yavaş enerjileri birleştirmeye başladık. iyi yada kötü olmadığını bildik, doğru yada yanlış olmadığını bildik…bunların tümü özünde nötr olan, yani bir olan bir enerjinin iki farklı yansımasıdır, ve ışık ve karanlık yoktur,aynı enerjinin iki farklı kutbu, yansımasıdır.

Bir varlık sürekli karanlık enerji kutbuyla çalışır ve bu enerjiye odaklanırsa kendi içinde dengesizlik yaratır. Bu daha anlaşılır bir kavram. Ancak bir varlık sadece ışık enerjisiyle çalışır ve bu kutba odaklanırsa, yine aynı şekilde kendi içinde dengesizlik yaratır. Yani dengesizlik sadece karanlık enerjide olmaz, ışık enerjisinde sürekli olarak çalışmakta dengesizlik yaratacaktır. Bu söylemiş olduğum bir çok ışıkişçisi tarafından, sevgi, birlik, ve barış gelmesi için, sevginin sadece ışık olduğunundan yola çıkarak ışığın savaşçısı olduğunu savunan, ve bu yüzdende sürekli ışık enerjisiyle çalışanlara meydan okuyucu gelecektir. Ama sormak istiyorum, sadece ışıkla çalışmak, ışık adına savaşmak, karanlığı alt etmeye çalışmak sizi içinizdeki dengeye getirdi mi? Getiremez. Çünkü bir enerjinin tarafı olup diğer tarafla savaştığınız her seferinde içinizdeki dualiteyi güçlendirirsiniz, ve bu sizi dengeden çıkartır.

Işığın ve karanlığın özü birdir. Bu enerjinin en temel prensibidir. Karanlık ışığın ortaya çıkmasını sağlayan enerjidir, ve saf sevgi bilincinde ikisi de bir kaynaktan gelmiş enerjinin iki yansımasıdır. Karanlıkla savaşmayı bırakın, o sizi yenecektir.

Ve yapmış olduğumuz yolculuk bizi dünya deneyimine getirdi, nasıl?

Yuvadan ayrılışta bizimle birlikte nötr olan o enerjinin de bir kısmının geldiğini söylemiştik, ve buna Alan dediğimizi…uzay boşlukta, eterde, bizler, tümolanın içindeki tüm varlıklar yuvaya geri dönmek istiyorduk, o sevgi dolu birlik haline…ve bunun için birbirimizden enerji çalarsak bu enerjiyle belki yuvaya dönebiliriz sandık, ve cok bir çok savaşlar yaptık. Ve bir noktada alan dediğimiz bu enerji durma noktasına geldik, artık enerjinin içinden geçemiyorduk,enerji bir yoğunluk haline gelmeye başlamıştı, ve eterde şeyler çok hızlı olduğu için yarattığımız etkilerin sonuçlarını da göremiyorduk, ve burada 144.000 ruhsal ailenin lider ve yönetenlerinin katıldığı bir toplantı yapıldı. Ortaya atılan fikir maddeye inmekti, çünkü madde çok yavaş titreşiyordu, ve planlanan şey, bir anlamda filmi geri sarıp yeniden izlemekti. Enerjiyi durma noktasına getiren sebebi bulmak içindi.

Ve madde deneyiminde bedenlenen melekler olarak dualitede yarattığımız tüm etkileri deneyimlemeye başladık, bir grup varlık maddeye/bedene indi, bir grup varlık da eterde kalarak destek vermeyi seçti.

Veçhe nedir?

Veçhe yuvadan ayrılıştan şimdi anına kadar yaratmış olduğumuz tüm parçalarımızdır ve Yuvadan ayrılış/ateş duvarı deneyimiyle parçalanmış olan bilincimiz tüm parcaları…ve dünya üzerinde yaşadığımız tüm yaşamlarda yaratmış olduğumuz geçmiş yaşamlarımızdır. Şimdi bunlara geçmiş yaşamlar demek de ilginç olacaktır. Çünkü bizler çok boyutlu ve kuantum halindeyizdir, ve tüm o geçmiş yaşamlar simdi anında bizimle etkileşim halindedir.

Sizi ele alalım, siz insan olan veçhe, ruhu taşıyansınız. Ruhunuzun yarattığı diger veçheler ruha sahip değildir artık, onlar birer enerjidir, kendi kimlikleri içindedirler, ama bir ruha yani yaratma yetisine sahip değildirler. Ancak bu enerjiler sizinle birlikte sanki hareket eder, ve siz dünya deneyimine doğduğunuzda size çekilirler. Bunları bazen yabancı varlık olarak bile algılayabilirsiniz, oysa sizin veçhelerinizdir.

Onlar size neden çekilirler, çünkü özgürleşmek istiyorlardır. Sebebini bilemediğiniz bir korku olarak gelirler, endişe olarak gelirler, içinizde inatçı bir kimlik olarak ortaya çıkabilirler, neden öyle davrandığınızı anlayamadığınız ama sanki bazı zamanlarda içinizden kükreyerek çıkan bir davranış olarak gelirler…ve siz kendinizi bilme/bulma yolunuzda ilerlerken en hisleriniz ve farkındalığınız çok genişler, ve hissetmeye başlarsınız. İçinizdeki bu pek çok sizleri yani veçheleri hissetmeye ve fark etmeye başlarsınız. Tek bir siz olmadığınızı, içinizde bambaşka sizler olduğunu.

Ve yapacağımız onları size davet etmektir. Size gelirler çünkü ruhu taşıyan sizsiniz, yani yuva sizsiniz, ve onlar yuvaya gelmek istiyor. Bu ruhun bütünlenmesini getirir, parçalanmış olan tüm parçaların birleşmesi…artık ben kimim sorusuyla yuvadan ayrılışla başlayan arayışın son bulması, ve BEN BEN’İM’ in sözcüklerin ve kavramların ötesinde bilişiyle yaşamak..

Ve BEN BEN’İM üçüncü çemberdir. 

Yaratıcı olduğunu bilen varlığın dualitenin sınırlarının ötesine geçmesi, zihnin ötesine geçmesi, ve sonsuz yaratma gücüyle deneyimlemesi.

Dualitenin, zihnin ötesine, kendi üçüncü çemberinize giden yolculuğa, hoş geldiniz. İllüzyonun ötesine geçmeye, ve kendinizi bir yaratıcı olarak gerçekten bilmeye hazır mısınız?

Bu soruyu kendinize cevaplamalısınız. Çünkü gerçekte ne olduğunuzu tam anlamıyla bilmek için, olduğunuzu sandığınız tüm şeyleri bırakmanız gerekir, ve bu da değişim demektir. Yaşamınızda ne tür değişimlerin olacağını bilemem. Ama olduğunuzu sandığınız şeyler yaşamınızdan giderken, bunun bir değişimin sonucu olduğunu bilirim, ve insan veçhenin bazen şaşırdığını, korktuğunu çok çok iyi bilirim.

Bir melek, yada perdenin öbür tarafından kanallık yapan bir varlık size sadece "sen olduğunu sandığın şeyler yaşamından çekilirken korkma, ve güven duy" diyebilir. Daha fazlasını söylemesi özgür seçim gereği, insan varlığın seçimlerine müdahale etmemesi gereği uygun değildir, ama ben perdenin öbür tarafında olan bir melek değilim, ben bir insan meleğim, insan olmanın ve sürecinde hayatından çekilenleri izlemenin ne olduğunu iyi bilirim ve zaman zaman sürece lanet edip, bunları hiç bilmemiş olmayı bile dilediğim zamanları iyi bilirim. Bazı enerjiler dönüşürken beraberinde acıları, korkuları, endişeleri getirdiğini iyi bilirim.

Ve bir insan olduğum için, süreci yaşadığım için, dibe vurmanın ne olduğunu bildiğim için size kalbimin tüm sevgisiyle söyleyebilirim ki, devam edin, süreçte gidenler sadece kim olduğunuzu sandıklarınız olacak, sadece illüzyon dağılacak. Ve bazen bu illüzyon sizin çok inandığınız, siz olduğundan süphe bile duymadığınız kimliğinizin en tutunduğunuz öyküleri olacak. Ama bıraktığınızda kendinizi özünüzle bilmenin muhteşemliği size gelecek.

Yazdıklarımın enerjisi kalbinizde hissettiklerinizle örtüşüyorsa, ve takıldığınız noktalar olduğunu hissediyorsanız, ve içinizden benimle iletişim kurmak isteyen tanıdık bir his yükseliyorsa, bu belki de birbirini geçmiş yaşamlardan tanıyan iki kadim dost olduğumuz içindir, bu yaşamda da kalbimin kapıları sana açık kadim dost…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder