17 Şubat 2012 Cuma

Kendini Sevmek...


                                                                                               SafirAn

Kendinden başka herkesi sevmek en kolayıdır…
En zoru kendini sevmek…

Başka herkese şefkat beslemek kolaydır.

Ağlayan bir çocuğun sesini duymak, gözyaşlarını silmek, ona her şeyin yolunda olduğunu söylemek…
 
Ona yaşamın harika olduğunu söylemek…
En zoru kendi içinde ağlayan içsele çocuğun sesini duymaktır,

en zoru onun gözyaşlarını silmek, ona her şeyin yolunda olduğunu söylemek…

Ve yaşamın muhteşem bir deneyim olduğunu söylemek…
 
Başka herkese doğru ya da yanlışın olmadığını söylemek kolaydır
En zoru kendi içindeki doğru ve yanlışların ötesine geçmektir…
En kolayı Başkalarına koşulsuz sevginin affetmek olduğunu söylemektir,
En zoru herkesi ve her şeyi affetmek ve daha da zoru kendini affetmektir,

Spiritüel Kimliği Bırakmak



Bilgelik, sevgi ve farkındalık dolu sözcükler, siz onları yaşam gerçekliğinizin an be an deneyimlenen pratiği haline getirmediğiniz sürece, sahte benliğinizi besleyen kırıntılara dönüşürler.

Işık kırıntıları peşinde koşan spiritüel benlik, siz farkında olmaksızın karanlıkta kalan bir veçheniz haline gelir.

Bir dönem sizi yükselten söylemler, artık sizin için daha çok peşinde koşmanızı, daha fazla aramanızı, daha fazla okumanızı, araştırmanızı, bu yönde besleneceğiniz dostluklara sığınmanızı gerektiren bir zorunluluk haline gelir.

İnsan bu şekilde sahte bir spiritüel benlik sahibi olur ve bundan beslenir hale gelir. İçsel gerçeğini bu şekilde dışsallaştırır ve bundan bir kimlik yaratır. Ve gün gelir tüm bunlar artık onu doyurmaz.

Evrenden ona yansıyan öz benliğinin işaret levhaları, benliği yüzleşmekten kaçtığı karanlığına yöneltir.

Ve özgürlük sevmek demekti. Birini sevmek, kendini sevmek demekti.



Dünyanın bu zamanında, bugününde, şimdisinde…

Yaşamı deneyimleyenler arasında, bir başka varlığın sonsuzluğuna ve mükemmelliğine, hemen yanı başında şahit olanlar… Kendi sonsuz derinliğinde yol alırken, bunu belki tek başına yapamayan ya da bizzat bir diğeriyle beraber yapanlar…  Sonsuz seçenek arasından tam da O aynayı evinin baş köşesine koymayı seçenler… Yoldaşlarından birini, hayat arkadaşı eyleyenler…

Ben onlardan biriyim işte.

O’nunla tanıştığımda, henüz kendini seçmemiş, zaten de kendi oluşun ne olduğunu bilmez biriydim. Adına aşk denen ama aslında tek başına sürdürülen bir yaşamın çekilmezliğine işaret eden, çok güçlü bir duyguyla evlendim. Yani korkuyla. O’nu hayatıma, yokluğu paylaşmak ve tabii ki kendimdeki boşluğu doldurmak için soktum. Bunun sadece bu yolla olacağına bayıla bayıla inandırılmıştım, zaten bildiğim başka bir yol da yoktu.

Kendinden kendine...

kendine karışmaya başladığında,  
dansın sadece kendinle olduğunu,
daima kendi şarkını söylediğini,
duyduğun tüm melodinin sen olduğunu,
baktığın tüm aynaların sen olduğunu
anladığında,
bileceksin; bu senin dünyan...
 
içinde olan dünyanın, ve dışında olan dünyanın yansımaları keşisecek...
içinden ışımaya başlayacak tüm dünyana yayılan...
 
birileri görüyor mu diyeceksin önce,
bakınacaksın etrafa,
ışıyorsun ve birilerinin farkedip farketmediğini farketmeye çalışacaksın,
varlığının merkezinde dansediyorsun,
varlığının merkezinde şarkı söylüyorsun,
fardediyorlar mı dışardan bakan dünyalar, farketmeye çalışacaksın...
 

"Ben buradayım ve bunu Biliyorum." Bu başlangıçtır, bu sondur. " Ben, şimdi Ben'i Biliyorum"



Bu en zorudur. Yaşamın içinde devam edegelen her durumda, zamansız olabilmek.

Eski bilinç sana kendi zorunluluk anlayışını dayatır. Oysa sen özgür olmak, kanatlarınla rüzgârlar yaratmak, gezgin olmak istersin.

Bir sebebe - nedene dayalı hayatı terk etmeyi seçmişsindir. Oysa çevren, sevdiklerin, hayatın gerekliliği dediğin ödemelerin, hala etrafında, o aman vermez dansı devam ettirmektedirler.

Öyleyse ne yapacaksın, nasıl olacakta sen tüm bunların arasında, altında ya da yanında dururken, kendin olan o tanrısal Meleği deneyimleyeceksin.

Çok kolay, bu çok kolay:))

Bir yerden, bir biçimde kendini sevmeye başlayacaksın. Tüm bu var olan kargaşa ya da kasvetli hayatta kalma mücadelesi ile hiç ilgi kumadan, olanları kendini sevmenin testi ya da ölçüsü haline getirmeden.

Çift olmaya karar verenlere...


 
(Çift olmaya karar verenlere kutlama mektubum)

Sizi yaptığınız seçim için kutluyorum...
Sadece anı
yaşayın ve birbirinizden hiçbir şey beklemeden sonsuzda
durun...

Birbirinize gizli açık koşullar dayatmayın...
Uzlaşmayın en
kalitelisinden bile...

Evlenmeyi hayatın reddedilemez
sandığınız gerçeklerine panzehir yapmayın...
Gizemin kıyılarına sürün
evliliğinizi, onu sonsuzlukla sınayın!

16 Şubat 2012 Perşembe

Yaşamı Bilinçli Yaratmak





Yaşamın her anı onu nasıl algıladığımıza göre değişir.

Onu peş peşe gelen sorumluluklar dizisi ,sıkıntılı,acılı, aşmamız gereken zorluklarla dolu olarak algılarsak ,yaşamı tam da öyle yaşarız.

Oysa bir seçim yapabiliriz.

Bu gün DEĞİŞİMİ seçebiliriz

Ve asla olacağına inanmayacağınız sihirli bir şekilde yaşamınız değişmeye başlar.

Şeyler önce tanımlı olduğu katı yapılardan çözülür,sonra bir boşluk olur,bu yaşamı bembeyaz yepyeni bir  sayfa yapmak gibidir ve sonra siz onu dilediğiniz şekilde ,dilediğiniz renklerde ,özgürce ve sınırsızca yeniden oluşturabilirsiniz.

Şaud 6 " Gerçeklik Tüpü " Yayınlandı.

Adamusun 7 Şubat 2012 tarihli mesajı "Gerçeklik Tüpü"nün  Türkçe çevirisi siteye eklenmiştir.Şaudu dinlemek veya izlemek için: www.crimsoncircle.com  sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Gerçek farkındalığa her zaman büyük bir şaşkınlık eşlik eder , eğer şaşkınlık yoksa o gerçek farkındalık anın değildir !


 

Bir insan  kendine aşık olmayı, kendini sevmeyi  ilk hissettiğinde bu ilk farkındalık gibidir.

Ve bir insan kendine aşık olmayı ilk seçtiğinde- yani bu şekilde gerçekten hissederek ,zihinsel olarak değil

Ne olur ..her şey birdenbire güzelleşmez ve harika olmaz , hatta tam tersi çok çok  mutsuz olduğun bir dönem olur

Neden mi?

Çünkü yaşamında kendine aşık olmadığını gösteren ne varsa gelir ve senin önüne serilir ..apaçık, artık onlardan kaçamayacağın bir şekilde

Yani sen kendine aşık olduğunu ilk hissetmeye başladığında  , bunun diğer insanlarla   bir ilgisi yoktur -dışsal hiçbir şeyle ilgili değildir

Senin önceki yaratımında-yaşamında  kendini sevmediğin ne varsa dönüşmek için önüne serilecektir , bir anlamda " gözüne sokulacaktır "

  Tabi sonra her şey sakinleşir, kaos dinginleşir ve tüm bu noktalar gerçekten kendine aşka dönüşmeye başlar

Sihir





SİHİR...

Tek başına kalmış, bunca rüzgar görmüş ve hala sakin. Neden al aşağı olmamış ya da yan yana istiflenip kaderine yol almamış, bilemedim. Gözden kaçmış olamaz. Öyle parlak, öyle albenili ki… Ve apaçık, gözler önünde. Hatta sanki hepsinden önce de burdaydı, hepsinden sonra olduğu gibi. Yanında kardeşleri yok. Tek. Varmış da bir zaman, hepsi binbir yere dağılmış. Uzun hikaye… Şimdi tek. Ama korku yok… Zaten O’na bakınca, güveni görüyorum. Ve sabrı kuşkusuz… Şüphenin küçücük bir esintisi bile yamacına erişmiyor, belli. Teslimiyetin sıcağında kalıp, oluşundan bu kadar emin durulabilir mi? Durulur demek…

O, koca yaşam bahçesinde, tüm mevsimlerden, bi başına geçmiş. Tek bildiği, yaşama kendisini olduğu gibi vermekmiş. Olduğu gibi…

Cesur, güçlü, benzersiz ve şahane. Topraktan gelmiş, dallarda yükselmiş, ucunda durmuş ve her an, düşmenin mi dersin, evrilmenin mi, işte onun arifesinde, kendini o muhteşem çembere açmış, kaygısızca salınıyor. Bütün olan mucizeye denk, denk olmasına da! Bahçenin dalda kalan sonuncusu olmaktan gurur da duymuyor, vay be ben neymişim de demiyor, yalnızlık da çekmiyor. Hele hele sıkılmak, hiç! Kendiyle olmaktan alası mı var? Buyrun işte, O besbelli tam da bunu yaşıyor.

O, O yani...

Ben Kimim, Yuvadan ayrılış, Işık& Karanlık ve Veçhe nedir üzerine bir paylaşım...





Yuvadan ayrılış

Hep kalbimizde kayıp bir anı gibi hissettiğimiz, ve hep dönmek istediğimiz bir’lik hali…
Yuva, kaynak, anne/baba yaratıcı, birlik…adına ne demek isterseniz, ben bunu kendi deneyimlerimden ve kendi perspektifimden paylaşmak istiyorum. Çünkü her birimiz bir’liğin bireysel ifadeleriyiz, ve her birimiz bu deneyimi kendi penceresinden izledi, deneyimledi. Ve benim paylaştıklarımda kendi deneyimim ve perspektifimdir.

Birlik olduğumuz bilinç halinde enerji nötrdü, birlik bilinci, siz olan ben olan ve varolan her şeyin bir olduğu, birbirinden hiç ayrı olmadığı birlik hali. Ve birlik kendini bilmek istedi, birlik bilinci varoluşunu bilmek, deneyimlemek ve kendini izlemek istedi. Bu; yuvada, birlikte, kaynakta..nötr halde olan enerjiyi aktive etti. İlk soru “ben kimim”di. birlik bilincinin kendini bilmek ve izlemek isteğine hizmet eden enerji ikiye bölündü önce, enerjinin özündeki ilk parçalanma dişil ve eril olarak ikiye ayrıldı. Ve birlik o anda bu iki enerjide kendi yansımasını gördü, dişil enerjiden eril enerjiye, eril enerjiden de dişil enerji olan parçasına/veçhesine baktı. Ve kendine aşık oldu.

15 Şubat 2012 Çarşamba

Hoş geldiniz.

"Tobias, Adamus Saint Germain ve Kuthumi lal Singh’in katılımıyla gerçekleşen Kırmızı Çember Materyalleri, Ağustos 1999’dan beri bedelsiz olarak sunulmaktadır.

Kırmızı Çember, Yeni Enerjiye geçecek ilk kişiler arasında bulunan ve Şambra denen insan meleklerden oluşan küresel bir ağdır. Onlar yükselişin sevinçlerini ve zorluklarını deneyimlerken, içlerindeki Tanrı’yı keşfetme yolculuğunda olan diğer insanlar için de bir Bayrak haline gelmekteler.

Kırmızı Çember her ay Colorado’nun Denver bölgesinde toplanmaktadır ve Adamus, Geoffrey Hoppe aracılığıyla son bilgileri sunmaktadır. Bu Kırmızı Çember toplantıları genele açıktır ve isteyen herkes katılabilir.

Eğer buradaki materyalleri okuyorsanız, bir bağlantı hissediyorsanız ve gerçek olduğu duygusuna kapılıyorsanız, gerçekten de Şambra’sınızdır. Benzer insanlar ve melekler için bir öğretmen ve rehbersinizdir.
Şu anda ve gelecek tüm zamanlar için içinizdeki tanrısallık tohumunun çiçek açmasına izin verin. Asla yalnız değilsiniz, çünkü dünyanın her yanında aileniz ve çevrenizdeki alemlerde melekler var."